Aile ve Toplum
AİLE VE TOPLUM
 
AİLE VE EVLİLİK
 
 Antakya, Adana ve Mersin illerini kapsayan yaşam alanı içerisinde ikamet eden Arap kökenli Alevilerin toplumsal bünyesindeki temel unsurlardan birisi aile ve evlilik kurumudur. Arap Alevilerinde kimin kimle evleneceği, nerede oturulacağı, çocukların eğitimi, karı ve koca arasında ilişkiler belirli format içerisinde genelleştirilmektedir. Ancak, zamanın getirmiş olduğu değişimler, geçmişin cemaat kültürüyle bir arada ya da içe içe yaşanmışlığını, “çekirdek aile” sürecine doğru hızla dönüştürmektedir. Kentleşme, ekonomik gelişme ve refah seviyesinin yükselmesi bu konudaki önemli faktörler arasındadır. Oysa eskiden mahalle ya da köy ortamlarında “geniş aile” çerçevesinde, anne-baba, dede-nine ve çocuklar-torunlar şeklinde bir yaşam tarzı söz konusu idi.
 
Aile ortamının oluşması öncelikle bir kız ve erkeğin birbirlerini tanıyarak evlenmesi ile başlar. Evlilik sürecini incelemeden önce Arap Alevilerinin çok özen gösterdiği önemli bir konuyu, gençler açısından vurgulamak gerekmektedir. Arap Alevileri özellikle başka toplumlardan kız alıp verme konusunda diğer birçok toplumda olduğu gibi tutucudur. Ancak, sanılanın aksine bu tarz bir hareketin ardında kimlik ya da milliyet konusunun çok az bir yeri vardır. Arap Alevileri, ırk ve milliyet söz konusu olduğunda belki de dünyadaki en hoşgörülü ve anlayışlı toplumlardan birisidir. Bu kararın ardında yatan temel unsur ise inanç ve kültür sorunudur. Bu bölgenin insanları Hz. Muhammed’in (sav) vasiyeti doğrultusunda Kur’an-ı Kerim ve Ehlibeyt’i (temelde 12 İmama) kılavuz edinerek dinin gereklerini yerine getirmektedir. Bir aile, bu iki değere tamamen sarılmayan bir aileye kızını verdiğinde bu inancın devam ettirilemeyeceğini ve böylece, çocuklarının bu öğretiden kopması bir yana doğacak neslin de kaybolmasına yol açacağını düşünmektedir. Bu, özü itibariyle son derece makul bir düşüncedir, çünkü bir inancı veya kültürü kıyamet gününe kadar sürdürmek istiyorsanız, bunu önce aile kurumunda başarmanız gerekir. Bu anlamda kız alıp verme konusu sadece diğer milliyetler ve inanç grupları söz konusu olduğunda değil, Arap Alevi olan aileler arasında dahi sık elenip dokunmaktadır.
 
KADININ ÖNEMİ
 
Arap Alevilerinin, diğer bir çok Müslüman topluluğuna göre çok önemli ayırt edici özelliklerinden birisi kadınlara verilen önemdir. Son dönemde çıkan ve Arap Alevisi olmayan yazarlarca yazılan bir çok kitapta haksız ve isnatsız bir yakıştırmayla kadınların bu toplumda çok değersiz görüldüğü ve ikinci sınıf kabul edildiği söylenmektedir. Bunun kanıtı olarak da ağırlıklı olarak bütün dini bilgilerin kadınlara öğretilmediği iddia edilmektedir.
 
Öncelikle, istisnasız bütün dinlerin ve tarikatların yaptığı bir uygulamanın Arap Alevilerinde de geçerli olduğunu söylemek gerekmektedir. Kadınlar doğurganlık özellikleri dolayısıyla erkeklere göre bedensel olarak daha zahmetli ve yorucu bir yaşam sürerler. Hamilelik dönemi, doğum sonrası lohusalık dönemi ve ardından bebeğin emzirilmesi başta olmak üzere bebeğin bakımı için geçirilen süreler kadınların dini ibadetlere daha az zaman ayırmasını zorunlu kılmaktadır. Yüce Allah bu durumlarından dolayı kadınlara göre dinin vecibeleri konusunda kolaylık sunmakta, örneğin namaz ve abdest konusunda ağırlıklı olarak erkekleri sorumlu tutmaktadır. Bu durumda, normal olarak dinin daha ayrıntılı, daha özel uygulamaları kadınlara öğretilmemektedir.
 
Bununla birlikte, bu konu Arap Alevilerinin de önemli bir eksiğini yaratmış ve dinin temel esasları ve ibadetleri söz konusu olduğunda yeterli özen gösterilmemiştir. Halbuki, kadınların dini eğitiminin toplumun geleceği için ne kadar önemli olduğu artık ihmal edilmemesi gereken bir durumdur. Ancak, bu durumun kadınları ikinci sınıf yapma ile hiçbir ilgisi yoktur. Aksine, Arap Alevilerinde kadın aile ve toplum içerisinde önemlidir. Karar verme süreçlerinde etkili oldukları, hatta çok önemli konularda erkeklerden daha baskın oldukları söylenebilir. Yolda kadın ve erkek yan yana yürür. Kadınlarda türban, kara çarşaf gibi İslamın da özüne uymayan giysi biçimleri kesinlikle kabul edilmez. Ziyaretlere gidildiğinde, bir adak veya hayırda çalışıldığında veya Kur’an okunduğunda tülbent, eşarp benzeri saçların bir kısmını gösteren baş örtüleri kullanılır.  
 
DÜĞÜN
 
Arap Alevilerinde genel olarak görücülük usulü geçerlidir. Fakat günümüzde, görücülük daha ziyade bir formaliteye dönüşmüştür ve kız-erkek birbirini tanıdıktan sonra kız isteme faslı büyükler nezdinde yapılmaktadır. Kızın fikrinin sorulmaması sorunu hemen hemen geçmişte kalmıştır. Bunun yanında kız beğenme genellikle erkeğin annesi veya aileye yakın bir bayan (aracı) tarafından yapılmakta, tavsiyeler ve telkinler önemli görülmektedir. Beğenme işlemi gerçekleşirse erkek tarafı doğrudan veya aracı vasıtasıyla kız tarafına gelecekleri gün ve saati bildirir; isteme Allah’ın emri peygamberin sünneti ile gerçekleştirilir. Bu anda kadınlardan birisi “zılgıt” (dilin ağız boşluğunda hareket ettirilmesiyle elde edilen ses) çalarak kızın verilmiş olduğunu herkese duyurur. Bundan sonra iki konu gündeme gelir: birincisi söz kesimi olarak da ifade edilen “Fatiha” töreninin ne zaman, nerede ve nasıl gerçekleşeceği, diğeri ise dini bir gereklilik olan ve kızın ailesine verilen “Mehir”dir. Fatiha daha çok aile arasında ve kız tarafının evinde yapılır, “Küçük Nişan” olarak da ifade edilir. Fatiha, İmam/Şeyh’in tarafların kız alıp vermesi nedeniyle Fatiha suresini, ardından Kur’an-ı Kerim’den bir sureyi okuması ve dua etmesi ile başlar. Daha sonra aileler ve yakın akrabalar kendi aralarında Türkçe-Arapça türküler ve oyun havaları eşliğinde oynarlar. Mehir ise kıza veya kızın ailesine yardım niteliğinde yapılan parasal bir destektir, altın şeklinde de olabilir. Nişanlarda veya yemekli düğünlerde, daha çok geçmişte kalan ve artık yaygın bir şekilde kullanılmayan “kırgım” veya "şeboş" uygulaması yapılır. Kırkım, aile yakınlarından birinin yüksek sesle veya mikrofonla akrabalardan kimin ne kadar para yardımı veya eşya yardımı yapıldığını ilan etmesidir. Uygulama, gelin tarafından ve damat tarafından tek tek akrabaların isimlerinin ve bıraktıkları miktarın duyurulmasıyla yapılır.
 
Büyük Nişan” Fatiha’dan sonra bazen kısa bir zaman sonra bazen de uzun bir zaman sonra yapılır. Bazı aileler, kendi aralarındaki anlaşmalar sonucunda her ikisini birleştirebilirler. Nişandan sonraki süreç düğün hazırlıklarıdır. Düğün hazırlıklarının en temel konusu “çeyiz kesme”dir. Çeyiz kesme, geline elbise, gelinlik, kına için elbise ve diğer eşyalar konusunda kız tarafı ile erkek tarafı arasındaki bir anlaşma çerçevesinde gerçekleşir. Düğünden önce çeyiz, gelinin de hazırlamış olduğu eşyalarla birlikte çeşitli arabalarla gelin ve damadın oturacağı eve taşınır. Çeyiz götürme, davul zurna eşliğinde Türk bayrakları sallanarak bir bayram havasında gerçekleştirilir.
 
Bu arada, damadın yakınları gelini ve onun en yakınındaki bir iki kişiyi hamama götürebilir. Hamamda birlikte yemek yeme, eğlenme gibi şeyler yapılır. Düğünden bir gün önce ise önemli ritüellerden birisi, “Kına” yapılır. Erkek kınası ve kız kınası ayrı ayrı yapılabilse de, günümüzde genellikle her iki tarafın ortak katılımıyla kız evinde veya bir düğün salonunda gerçekleştirilir. Kınalarda halaylar çekilir, türküler söylenir. Kınada gelin üzerine “gelin alı” adı verilen kırmızı bir örtü örtülür, gelinin dizinin önünde hüzünlendirici türküler okunur ve başında kesme şeker kırılır. Şekeri kıran kişinin evli ve mutlu olmasına dikkat edilir; amaç bu mutluluğun geline ve kuracağı yuvaya yansımasıdır. Daha sonra gelinin başında üç kez peygambere salavat getirilir ve zılgıtlar eşliğinde örtü açılır. Kına daha çok bekar kızlar tarafından hazırlanır ve bu töreni takiben gelinin avucunun içine sürülür ve kırmızı bir kumaşla kapatılır.
 
Düğün öncesinde mutlaka yapılması gereken işlemlerden birisi “Dini Nikah” veya “İmam Nikahı”dır. İmam nikahı, düğün gecesinden önceki en yakın günlerden birinde İmam tarafından gerçekleştirilir. Düğün günü oldukça yoğun geçer, gelin ve erkek en yakınlarıyla birlikte kuaföre gider. Konukların en iyi şekilde ağırlanması için “düğün yemekleri” yapılır (Düğün yemekleri kısmına bakınız). Diğer yakınlar ise düğün salonunda gerekli hazırlıkları yaparlar. Gelin kuaförde hazır olduğunda damat tarafından alınır, bazen salona geçmeden önce arabayla şehir içinde dolaştırılır. Düğün gecesi, gelin ve damadın geleneksel dansı ile başlar. Daha sonra Arapça-Türkçe şarkılar söylenir, halaylar çekilir ve “kuşak takma” törenine geçilir. Kuşak, gelinin erkek kardeşlerden birisi (daha çok en küçük erkek kardeş) veya erkek kardeşi yoksa erkek akrabalarından birisi tarafından gelinin belinden üç defa dolanarak yapılır. Takı merasiminin hemen arkasından yapılan bir başka uygulama “takı takma/takı merasimi”dir. Burada, evlenecek çiftin üzerine (daha çok gelinin gelinliği üzerine) altın ve para olmak üzere çeşitli takılar sırayla takılır.
 
Arap Alevilerinde “Resmi nikah” son derece önemlidir ve daha çok düğünün yapıldığı salonda gerçekleştirilir. Resmi Nikahın düğünden önce yapıldığı durumlar da olabilmektedir. Düğün gecenin ilerleyen saatlerine kadar devam eder ve tebriklerle yerlerine gitmeden önce, yakın akrabalar ve dostlarla yemek yemeye gidebilir. Bu, son dönemde ortaya çıkan ve giderek yaygınlaşan bir uygulamadır. Yemekten sonra en son yapılan şey gelinin anne ve babasına son bir kez uğraması, ellerini öpmesi ve son kez vedalaşmasıdır.
 
Evli çift yeni evlerine veya balayı gecesini geçirecekleri otel veya tatil bir başka olay “Zifaf” gecesidir. Kapıda bekleme, geline tavsiyelerde bulunma, lekeli çarşaf alma gibi uygulamalar, gençler tarafından da çağdışı bulunduğu için az rastlanılan durumlardandır. Zifaf gecesi artık tamamen çift arasında gerçekleşen özel bir uygulama olarak kabul edilmektedir.
 
Boşanma” Arap Alevilerinde tasvip edilmeyen bir durumdur ve aile büyükleri tarafından son ana kadar engellenebilir. İmamların/Şeyhlerin barışmada arabulucu olarak kullanılması sık rastlanılan bir durumdur. Ancak, karı koca, toplumsal ilişkilerde daha bağımsız karar alabilme gücüne sahip olduğundan, boşanma geçmişe göre daha çok gerçekleşebilmektedir. Yanlış bir bilgiyle sözlü olarak üç kere “boş ol” ifadesinin boşanma için yeterli olduğu düşüncesi Arap Alevilerinde çok yaygın değildir. Bunun yerine fiili olarak üç kez kadın ve kocanın birbirinden ayrılması boşanma için yeterli olmaktadır.
 
ZILGIT ÇALMA
 
Zılgıt, dilin ağız boşluğunda hareket ettirilmesiyle elde edilen sestir. Herkesin duyacağı şekilde kadınlar tarafından yüksek sesle bağırıldığı için “Ha-Ha” lar olarak da adlandırılır. Zılgıt çalmanın amacı gelin ve damat adaylarının mutluluklarını çevreye duyurmak, kıskanacak veya nazar edecek olanlara karşı sitem etmektir. En önemli özelliği, hem dua hem övgü hem de sitem gibi unsurları çok kısa ifadelerle bir tekerleme ya da bir mani formatında birleştirmesidir. Düğünlerin vazgeçilmez geleneklerinden birisi olan zılgıt genellikle Arapça (bazen Türkçe) söylenir, ancak geçmişe oranla bilen kadınların sayısının azalmasıyla daha az uygulanır olmuştur.
 
Bazı Örnekler
 
1) (Gelin’e hitaben)
HaHa, ye Arus, ye Im Bediltı-zzerka (hamra),
HaHa, Hısnik Milfuvf Bi-l-verka,
Kişi Bi-Hıbbik Allah Yıtâmu Bi-l-ferha,
Kişi Bibgidik Yemuvt Bi-hel Harka.
 
Hey, ey Gelin ey Mavili (Kırmızılı) elbisenin annesi,
Hey, güzelliğin bir kağıda sarılmış,
Seni her kim severse, Allah ona sevinç nasip etsin,
Sana her kim ki düşmanlık yaparsa, bu ateşle yansın.
 
2) (Ahaliye hitaben)
Ha, ye me cerru-l Hasuv bi-creyyetin,
Ye meytgamzu bi-ıynehin,
Kişi kal mereb-nahde al’arus,
Hadne u-ıkla^ne ıynehin.
 
Hey, ey Taşları ayaklarıyla sürükleyenler,
Gözleriyle kaş göz hareketi yapanlar (veya göz kırpanlar),
Kim derse gelini alamayacağız,
Aldık ve gözlerini oyduk.
 
3) (Damad’a hitaben)
Ce-e l-berber teyhlıklek,
Sallu ale nnebi le aklek,
Külli şey mahrum uvleydet,
Allah yib^atlo mitlek.
 
Berber seni tıraş etmeye geldi,
Senin bu aklın için Peygamber’e salavat,
Her kim ki çocuklardan mahrum kalmış ise,
Allah onlara senin gibisini göndersin.
 
4) (Damad’a hitaben)
HaHa, Ehlen vesehlen fiyk,
HaHa, u-meleikey neccik,
Merkep lleziy rkept fiyhe, me gırik,
Le-şımdıdil âde fiyk.
 
Hey, hoş geldin safa getirdin,
Hey, seni Melekler korusun,
Binmiş olduğun merkep (bir araç anlamında) batmadı,
Sana düşmanlık yapanlara nispet olsun.
 
5) (Damad’a hitaben)
HaHa, ye Melikne,
HaHa, lu-le minnek tekinne-hlikne,
Lu-le min seyfek u debbuzek,
Ke-netil âde helkitne.
 
Hey, ey Melik’imiz (padişahımız),
Hey, eğer sen olmasaydın hepimiz helak olurduk,
Eğer senin kılıcın ve tokmağın olmasaydı,
Düşmanlar bizi helak ederdi.
 
 6) (Ahaliye hitaben)
Ha urkuso Allah yuhennikin,
Ha şu me kılne ebi-dıy^ bi-fiykin,
Ha he-l ferha le-hukin (le-ihtkin),
Ferahtı-ccey min kêfiykin.
 
Hey oynayın Allah sizi mutlu etsin,
Hey size ne dersek hiçbirisi kaybolmaz,
Hey bu sevinç (ferah) kardeşinize (veya kızkardeşinize)
Bundan sonraki sevinçte-ferahta sizleri yine karşılarız.
 
7) (Ahaliye hitaben)
Ha ^inne pırasa,
Ha ^indkin pırasa,
Kişi biyıb-gido lel-arus,
Allah yıb^atlo bi-r-sasa.
 
Hey bizde pırasa var,
Hey sizde pırasa var,
Her kim ki geline düşmanlık ederse,
Allah ona kurşun göndersin.
 
8) (Türkçe bir zılgıt)
HaHa, portakal dilim dilim,
HaHa, evimizdeki kilim,
HaHa, bu ikisi evlendi,
HaHa, darısı Allah kerim.
 
KINADA (HINNEY)
 
HaHa, ^inne çift Hamamet meyır^o bivate Hınney,
HaHa, nıhna nukarrib âleyhim hinno yıb^adu ânne,
Allah reyte mubareke,
Ale lleziy yevm meythanne.
 
Hey, bizde çift güvercin var, kına alanında beslenirler,
Hey, biz onlara yaklaşırken, onlar bizden uzaklaşırlar,
Allah mübarek etsin,
Bu gün kına yakanları,
 
NİŞAN’DA
 
Damada hitaben;
 
Barrim-il-Hatim bi-iydek,
Kerim Kermek, lolo ^ınak-iydek,
Bıtlip min İleh-i Ssemâ, sıyr hakem-u-hıkkem,
Külli-nnes taht iydek,
 
Elindeki yüzüğü çevir,
Kerim senin keremin, elindeki ise mercan (değerli taş),
Semâ’nın İlah’ından isterim ki hakim ve hüküm veren olursun,
Ve bütün insanlar senin elinin altında olur.
 
CENAZE
 
Arap Alevilerinde cenaze töreni en önemli toplumsal dayanışma unsurlarından birisisidir. Dini açıdan cenazenin kaldırılması İslam dininin kuralları çerçevesi içerisinde yapılmaktadır. Cenaze olduğunda ilk iş yakındaki ve uzaktaki aile yakınlarına haber vermektir. İkinci olarak cenazenin nerede ve hangi saatte kaldırılacağını kararlaştırmak üzere, genellikle o bölgenin imamlarından birine danışılır. İmam/Şşeyh, cenaze hizmetinde görev alacak diğer imamları bilgilendirirken “^ızzem” adı verilen davet ediciye saat ve yer konusunda direktif verir. ^ızzem çok kısa bir sürede mahalle sakinlerine haberi, genellikle bisikletle dolaşarak veya yürüyerek yüksek sesle verir. Cenaze törenlerinde katılım, diğer bir çok topluluğa göre yüksek düzeyde gerçekleşir. Özellikle ilk yedi gün kadınlar ve erkekler taziye ziyaretlerine devam ederler, komşular çeşitli yemekler yaparak desteklerini devam ederler.
 
Saati geldiğinde cenaze töreni, ölen kişinin bedeninin yıkanmasıyla başlar. Cenaze yıkanması ya İmamın görevlendirdiği bir “gıssel” yani cenaze yıkayıcıları tarafından gerçekleştirilir. Eğer cenaze, merhumun evinin bulunduğu alanda yıkanıyorsa burada kazanlar içerisinde su kaynatılır, suyun içerisine güzel kokulu bitki yaprakları (gül yaprağı benzeri). Arap Alevilerinde cenazenin temiz olması çok önemlidir, bu nedenle yıkanma olayına büyük önem verilir. Ölen kişi bayan ise bayan yıkayıcı “gıssele” tarafından yıkanır. Yıkayıcılar yıkama neticesinde belirli bir miktar para alırlar, ancak eğer İmam cenazeyi yıkıyorsa kesinlikle para almaz.
 
Cenazenin yıkanması bittikten sonra, aile yakınları sırayla merhumun yanına gelir ve son kez vedalaşır. Bundan sonra cenaze kalabalık bir grup eşliğinde omuzlara alınır ve cenaze arabasına yerleştirilir. Mezarlığa gidildiğinde, eğer cenaze yıkanmış olarak gelmişse hemen musalla taşına konur ve İmamın gelip cenaze namazını kıldırması beklenir. Cenaze namazından sonra tabut içerisindeki cenaze yeniden omuzlara alınır ve toprağa verilmek üzere önceden hazırlanan mezar yerine götürülür. Yerleştirme işlemi biter bitmez, İmamlar başta Yasin suresinin ilk ve son sayfaları olmak üzere Fatiha, Nnes, Felak, İhlas ve Bakara suresinin ilk sayfası olan Elif-Lam-Mim okunur. Ayetler ve hatim duası bitirildikten sonra, bir başka İmam “Telkın” (bazı bilgilerin hatırlatılması) duasını okur ve merasim tamamlanır. İnsanlar dağılmadan önce İmam, ertesi gün “Hadiyra” adı verilen mezarlık ziyaretinin ve cenaze evinde okunacak Kur’an- Kerim ve hatim duasının saatini bildirir. Cenazenin toprağa verilmesinden itibaren, yedinci günde yine Kur’an-ı Kerim ve hatim duası için saatin ne olacağı İmam tarafından tespit edilir. Eğer cenaze sahipleri çok yoksul ise, yedinci gün bu merasim gerçekleştirilmeyebilir ve bunun için harcanacak paranın yoksul aileye kalmasına yardımcı olunur ve sadece mezarlık ziyareti gerçekleştirilir.
 
Bazı aileler, cenaze merasiminden sonra eve dönüldüğünde bir “hımlen” adı verilen bir yas yemeği düzenleyebilirler. Bu bir zorunluluk değildir, dolayısıyla isteğe bağlı olarak gerçekleştirilir. Yas yemeği bazen yanlış bir isimlendirmeyle “ölü yemeği” olarak ifade edilmektedir. Ancak bu ifade yanlış anlamlara ya da Arap Alevilerine ön yargı ile yaklaşan bazı kişilerin iftira atmasına yol açmaktadır. Bu nedenle kullanılmaması daha hayırlıdır.

 
HAVA DURUMU

 
TAKVİM
 
deneme sorusu
evet
Açılımı Üzerine
 
 
Bize Ulaşın >> MUALLİM HÜSEYİN MUALLÂ << Bize Ulaşın